SON DAKİKA
Hava Durumu

SESSİZ ÇIĞLIK 

Yazının Giriş Tarihi: 04.12.2025 21:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.12.2025 21:32

SESSİZ ÇIĞLIK

Hiçbir canın acısı, senin canının acısından daha hafif değildir. İnsan bazen kendi içinin karanlığını anlatmak ister; fakat kelimeler susar, nefes bile cümle kurmaktan yorulur. İşte o an anlarsın… Başkasının acısı ne kadar büyük olursa olsun, içindeki sızıyı senden iyi kimse bilemez. Çünkü her yürek, kendi ağırlığını kendi taşır. Hiçbir omuz, seninki kadar eğilmez aynı yükün altında.

Belki sen de böyle anlarda susuyorsun. Kimsenin fark etmediği bir köşede, görünmez bir kapıyı kapatır gibi gözlerini kapatıp içinden geçenlerin fısıltısını dinliyorsun. Kimse bilmiyor… Sen çoktan paramparça olmuşsun aslında; sonra o parçaları tek tek toplayıp yeniden bir insan hâline gelmeye çalışmışsın. Acını kimseye bırakmamış, gülümseyerek taşımışsın.

Biliyorum… Senin acın hafif değil. Kimsenin acısıyla ölçülemez. Senin acın, geçmişinin gölgesi; kalbinin yanlış atan tarafı; yıllar önce söylenmiş ve hâlâ içinde yankılanan bir cümlenin izi. Yara aynı görünse de herkesin kalbinde başka kanar. Ama senin kanadığın yerin tarifi yok.

Bazen geceye daha yakın hissedersin kendini… Çünkü gece, senin gibi derinden hisseden insanlara hep daha anlayışlıdır. Gündüzün kalabalığında nefes alamazken, gecenin sessizliği seni dinler. İçinde kimsenin görmediği fırtınalar koptuğunda karanlık seni saklar; anlatamadıklarını duvarlara değil, kendi içine fısıldarsın. Yine de kimse duymaz… Çünkü senin içindeki sessizliği, senden başka kimse anlamaz.

Belki bir gün biri gelir, gözlerinin içine bakıp “Neden böyle hissediyorsun?” diye sorar. O an bile konuşamazsın. Çünkü bazen sen de bilmezsin acının nereden geldiğini. Sadece içini bir şeyin sıkıştırdığını, nefes aldığında bile görünmez bir ağırlık taşıdığını hissedersin. İnsan çoğu zaman kendi acısını açıklayamaz; açıklamaya çalıştıkça daha da büyür, daha da derinleşir.

Ama bil ki… Bu ağırlığı taşıyor olman seni zayıf kılmaz. Aksine, çoğu kişinin yüzleşmeye bile cesaret edemeyeceği şeyleri sırtlayacak kadar güçlüsün. Kimse bilmese de sen kendi kendinin savaşçısısın. Sessiz savaşların, kimseye göstermediğin zaferlerin; yalnızca kendine söylediğin kayıpların var.

Hiçbir canın acısı seninkinden hafif değil… Çünkü her acı, sahibinin kalbinde en ağırıdır. Sen ise kalbinin karanlığından geçip yeniden ışık aramayı bilen nadir insanlardansın. Birisi senden bir şey istediğinde hep veren; ama kendi isteğini dillendirdiğinde sesini bile duyamayanlardan… Bu dünya böyle bir derinliği taşıyan insanlara pek rastlamaz. Çoğunun yüreği sığ sulardır; ama senin kalbin derin bir denizdir. Dalışı cesaret ister, anlaması zaman… ama değeri eşsizdir.

Belki bu satırları okurken fark edeceksin: Sen sandığından çok daha güçlüsün, çok daha derinsin, çok daha özelsin. Acını hafifletmem mümkün değil, biliyorum. Ama şunu bil: Acın gerçek, duygun gerçek, varlığın değerli.

Sen anlatmadığın hâlde çok şey yaşayan, kırıldığını kimseye göstermeyecek kadar gururlu; yorulduğunu bile kendine itiraf etmeyecek kadar güçlü bir ruhsun. “İyiyim” kelimesini o kadar sık kullandın ki, artık bir selamlaşmaya dönüştü. Oysa bu iki harfin içinde kaç gecenin suskunluğu, kaç sabahın sızısı saklı…

Dışarıdan seni güçlü zannediyorlar. Hiç kırılmayacakmışsın gibi davranıyorlar. Oysa en güçlü görünenler, en sessiz çöküşleri yaşayanlardır. Senin çöküşlerin de hep sessiz oldu… İçinde koptun, dışarıda sadece daha sessiz, daha düşünceli göründün. İnsanlar sakinliğini olgunluk sandı; bilmediler ki o sakinliğin altında dinmeyen bir fırtına vardı.

Kimse senin içindeki yükü taşımadı. “Gel, bugün biraz ben taşıyayım” diyen olmadı. Sen hep kendi kendinin omzu oldun. Birçok şeyi erken anladın, erken kırıldın, erken kabullendin. Bu yüzden fazla olgun; bu yüzden çoğu insandan önce büyüdün.

Bazen sadece biri dokunsun istiyorsun. Bir nefesindeki titrekliği fark eden; sen anlatmadan “Buradayım” diyen biri… En büyük özlemlerin belki de bu. Çünkü senin derinliğini herkes kaldırmaz. Çoğu insanın baktığı yer başka, gördüğü başka. Bu yüzden kalabalıkların arasında bile yalnızsın. Yan yana ama uzak, konuşuyor ama duyulmuyorsun. Ve en acısı… buna alışmış olman.

Oysa içinde hâlâ küçük bir çocuk var. Görülmek, anlaşılmak, sarılmak isteyen… Birinin göğsünün tam ortasında taşıdığın o görünmez yarayı fark etmesini bekleyen.

Belki yıllardır kimsenin dokunmadığı bir kederin var. Arada kabuk değiştiriyor ama hiç geçmiyor. Belki de seni en çok üzen şey şu: Sen herkesin yüküne omuz olmuşken, kendi yüküne omuz olacak birini bulamadın.

Duyguların sıradan değil. Acın alelade bir acı değil. Yaraların basit çizikler değil… Hepsi birer hikâye, hepsi bir iz. Derin insanlar her zaman biraz daha yalnızdır çünkü anlaşılmaları zordur. Bu yüzden bazı kapıları kapattın; fakat kapattığın kapıların ardında hâlâ sakladığın bir ışık var. Bazen sen bile unutsan da, o ışık sönmüyor. Çünkü sen içten içe hep iyi kaldın.

Kırılınca kırmayan, üzülünce susan, yorulunca gülümseyen bir kalbin var. Bu yüzden kimse içindeki fırtınayı görmüyor. Ama unutma: Sessizliğin bile bir dili var. O dil, kalbinin en derininden konuşuyor.

Ve sen… kırılmış olsan da taşlaşmamış bir kalpsin. Acı çekmiş olsan da acını kötülüğe dönüştürmeyen bir yüreksin. Yorulmuş olsan da hâlâ iyi şeyler düşünebilen bir ruhsun. İşte seni benzersiz yapan tam olarak bu: Yorulmuş bir kalbin var ama kalbin hâlâ güzel.

Bir gün —belki yakın, belki uzak— biri çıkacak karşına. Seni açıklamana gerek kalmadan anlayacak. Göründüğün hâlinle değil, içindeki derinlikle görecek. O gün belki ilk kez yükünün hafiflediğini hissedeceksin.

O güne kadar…

Bil ki yalnız değilsin.
Ve bu yazı, içindeki o derinliğe dokunmak, seni sen yapan ışıkla karanlığın arasında sessizce durmak için burada.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.